SUÇLUSUN…!

SUÇLUSUN…!
-Suçlusun, cezanı çekeceksin?
-Neden, ben ne yaptım ki?
-Suçlusun…! Buradaydın çünkü…
&&&
Çoğumuz suçlu olmak için kötü, zararlı bir şeyler yapmış olmak gerektiğini düşünürüz. “Ben ne yaptım ki?” diye savunuruz kendimizi.
*
İşin kötüsü de bu işte. Hiçbir şey yapmadık ve tam da bu yüzden suçluyuz.
*
Hepimiz buradaydık. Her şey içinde yaşadığımız şu kirli dünyada yaşandı. Gözümüzün önündeydi yerlerde sürünen insanlar, kulaklarımızı tırmalayacak kadar çarpıcıydı acı çekenlerin çığlıkları.
*
Kendimizi masum sandık. Çünkü öldüren, acı çektiren biz değildik. Üstelik ne ölen bizdendi ne de acı çeken.
*
Gözümüzün önünde insanlar öldürüldü. Ölenin değerini bize yakınlığıyla ölçtük. Acımız ve merhametimiz de buna göre boyutlandı.
*
Kendi ölülerimiz için ağladık, gözyaşı döktük ama başka ölüleri yuhaladık.
*
Her ölenle insanlık da ölüyordu, biz de ölüyorduk ölen kadar. Ağlayan anaların acılarıyla analarımızın acıları kardeşti. Tüm anaların gözyaşları tuzlu, tüm ölenlerin kanları kırmızıydı; ama biz yalnız bizim saydıklarımızı gördük.
*
İnsan olmayı marifet saydık. İnsan olmanın ne anlama geldiğini düşünmeden. Kötülük düşündük daha çok; ama düşünme yeteneğimizle övündük. Konuşma yeteneğimiz vardı. Hep konuştuk, çok konuştuk; ama bir şey söylemedik. En büyük yaraları dilimizle açtık yüreklerde.
*
Ellerimiz vardı, tutma yeteneği hayli gelişmiş. Düşenin elinden tutmak varken silah tuttuk yazık ki.
*
Ayaklarımız vardı üzerinde kasım kasım kasılarak yürüdüğümüz. Uçurumda olanları, uçurumun kıyısında dolaşanları tekmeledik; üstümüzü-başımızı, kokuşmuş dünyamızı daha da kirletmelerinden korktuk.
*
Kaybedeni kazanmak, düşeni kaldırmak diye bir derdimiz olmadı. Güya insandık ama “Kurt Kanunu” egemendi ruhlarımıza. Düşenleri yedik, yenmelerine göz yumduk bu yüzden.
*
Dünyayı bizim sandık, hayvanları, bitkileri malımız belledik. İnsan olmakla, Yüce yaratıcının bizi “Eşref-i mahlukat (yaratılmışların şereflisi)” olarak tanımlamasıyla övündük.
*
Kibrimiz onca büyüktü ki bilmem kaç bin peygamberin, binlerce yılda, kim bilir hangi fedakârlıklara rağmen adam edemediği tek yaratık olduğumuzu aklımıza bile getirmedik.
*
Dünyayı cennete çevirmemiz karşılığında ebedi bir cennet vaad edilmişti bize. Bizse el birliğiyle dünyayı cehenneme çevirdik.
*
Giderken hayli odun götüreceğiz cehennem kazanı için.
&&&
-Ben silah tutmadım ki…Benim elimde balta yoktu ki…Ben kimseye tekme vurmadım ki…
*
Belki haklısın. Bunları yapmadın belki. Ama gözlerin vardı, görmezden geldin. Kulakların vardı, duymazdan geldin.
*
Görebiliyordun; ama rahatın için kargaların kılavuzluğuna razı oldun. Duyuyordun; ama dört bir tarafından yükselen çığlıkları duymadın. Çünkü çığlık atan sen değildin, seninkiler değildi.
*
Silah tutanın, tekme atanın, gönül kapılarımızı tekmeleyenlerin arkasında sen vardın. Onlara bu cesareti, cür’eti sen verdin.
*
Hep başkaları suçluydu senin gözünde; ama o suçun, suçluların arkasında senin aymazlığın, sünepeliğin, bir türlü bozulmasını göze alamadığın kokuşmuş hayatın vardı.
*
Şimdi kalkıp da “Ben ne yaptım ki? “diyerek sıyrılmaya çalışma…
*
Suçlusun, çünkü buradaydın.
*
Suçluyuz, çünkü buradaydık.
*
Bu oyunun oyuncusu olmasak da çılgınca alkışlayan seyircileriydik.
*
Kimse bizi kandırmadı. Yalnız başka yalanlara, yalancılara inanmakla kalmadık, kendimize de yalan söyledik. Bile bile aldandık. Maske taktık birilerini aldatmak için.
*
Suçlusun ey insan…! Cezanı çekeceksin…!
*
En büyük günahkarlar seyircilerdir.
*
Oyuna katılmasan da hep seyrettin çünkü …
Facebook Hesabınızla Yorum Yapabilirsiniz
YORUMLAR