KARNE GAZİSİ, SINAV ŞEHİDİ ÇOCUKLARIMIZ

KARNE GAZİSİ, SINAV ŞEHİDİ ÇOCUKLARIMIZ
Lübnan asıllı şair Halil Cibran’ın aşağıdaki şiirini ilk kez Adapazarı’nda çalışırken, bir gazetenin ölüm ilanı içinde gördüm. Bu Cibran’la ilk karşılaşmamdı.
*
Daha sonraki yıllarda bu şairi daha iyi tanımak fırsatım oldu. Sözleri üzerinde düşündüm. Kendimi sorguladım, değişmeye, çevremi değiştirmeye çalıştım.
*
Bu yazıda Halil Cibran’ın şiirinin de verdiği esinle çocuklarımıza karşı hastalıklı yaklaşımımızı irdelemek istedim.
*
Biz dünyaya gelmesine aracılık eden canları bizim olarak beller, kendimizi onların sahibi gibi görür; çoğu kez onlara bir eşyaymışlar gibi davranırız.
*
Onları severiz elbette. Ama bazen evdeki halıya, bardağa, derli toplu bir salona onlardan daha çok değer veririz. Kırılan bir bardak, çay dökülen halı, dağınık bir salon onları kırmamıza yeter de artar bile.
*
Bizim olsunlar, hep yanımızda kalsınlar diye gölgemize dikeriz bu genç fidanları. Büyümeleri, kanatlanıp uçmaları korkutur bizi.
*
Geçmişteki özlemlerimizi, hayal kırıklıklarımızı onlara yükler, onlar üzerinden gerçekleştirmeye çalışırız. Girdikleri TEOG, LYS sınavları onlardan çok bizim sınavımızdır çoğu kez. Kazanan, kaybeden de onlardan çok biz anne babalarız sanki.
*
Dünyaya getirdik diye sahibiymişiz gibi davranmayalım çocuklarımıza. Kendi özlem ve ideallerimizi dayatmayalım onlara. Bizim kadar zeki, çalışkan olmayabilirler. Bizim çalıştığımız sevdiğimiz ya da özlediğimiz ama erişemediğimiz, mesleklere yakınlık duymayabilirler.
*
Bir avukatlık büromuz, bir muayenehanemiz olabilir. Çocuklarımızı bu mesleklere zorlamaya, onları altından da yapılmış olsa, ömür boyu sevemeyecekleri bir kafese kapatmaya ne hakkımız var?
*
Falanın çocuğu filan okulu kazanmış, falan meslekte çalışıyor dedirtmek için mi dünyaya getirdik ve büyüttük evlatlarımızı.
*
Bugün karnelerini aldı çocuklarımız. Cumartesi-Pazar LYS sınavları var. Tümü zaten bir sınav olan hayatta bu karnelerin, sınavların asla bir başarı ya da başarısızlık kriteri olmadığını yaşayarak bilen biriyim.
*
Mutsuz bir mühendis, mutsuz bir doktor, avukat, ne kadar kazanırsa kazansın, annesi, babası onunla ne kadar gururlanırsa gururlansın başarılı değildir.
*
Başarılı çocukları sevmek daha kolaydır elbet. Zor olan çocuklarımızı bizim ölçülerimizde başarısız olduklarında da sevmektir. Çünkü onlar bizim sevgimize en çok böyle anlarda ihtiyaç duyarlar,
*
Evlatlarımızı, karneleriyle, sınav sonuç belgeleriyle yargılamayalım. Onları ülkemizde uygulanan beş para etmez ,köle ruhlar yetiştiren eğitim sisteminin bu paslı kurşunlarıyla vurmayalım.
*
Her şeye rağmen sevelim. En çok hata yaptıklarında anlayalım onları. Gölge etmeyelim onlara. Zarar görürler diyerek kafese kapatmayalım. Yuvadan uçarlar diye kanatlarını kırmayalım.
*
Bırakalım büyüsünler, yeni ufuklara kanat vursunlar, yeni denizlere yelken açsınlar.
*
İçimizde hüzün, gözlerimizde birkaç damla yaş olsun ama onurla, gururla bakalım arkalarından.
*
Çünkü onlar bizim değil, hayatın çocukları, Tanrı’nın oklarıdırlar.
ÇOCUKLAR
Çocuklarınız sizin çocuklarınız değil Onlar kendi yolunu izleyen Hayat’ın oğulları ve kızlarıdırlar Sizin aracılığınızla geldiler ama sizden gelmediler Sizinle birlikte olsalar da sizin değiller Onlara sevginizi verebilirsiniz, düşüncelerinizi değil Çünkü onların da kendi düşünceleri vardır Bedenlerini tutabilirsiniz ancak, ruhlarını değil Çünkü ruhlar yarındadır Ve siz yarını düşlerinizde bile göremezsiniz Onlar gibi olmaya çalışabilirsiniz Sakın onları kendiniz gibi olmaya zorlamayın Dünle de bir alışverişi yoktur |
Halil Cibran |
Facebook Hesabınızla Yorum Yapabilirsiniz
YORUMLAR