...
HAVA DURUMU
hava durumu

artvin

- Hoşgeldiniz - Sitemizde 16 Kategoride 1779 İçerik Bulunuyor.

SON DAKİKA

GERÇEK İHTİYAÇ

25 Eylül 2019 - 220 kez okunmuş
Ana Sayfa » Yazarlar»GERÇEK İHTİYAÇ
GERÇEK İHTİYAÇ

GERÇEK İHTİYAÇ

Hiçbir ülkenin sanıldığı gibi çok sayıda akıllı insana ihtiyacı yoktur. Herkes kendi aklını beğendiği için, akıla nazar değmez; ama dünyada da  akıllı insan sayısı pek fazla değildir. Ülkelerin asıl ihtiyaç duyduğu güç, ruhunda sürekli devrimler yaşanan öncü kahramanlar, davası insanlık, memleket olan ve bu dava için durmaksızın çalışan akıllı önderlerdir. Bu önderlerdir ki kendilerinden öncekilerin açmış bulunduğu yollardan kolayca geçmek yerine i sarp yerlerde yeni yollar, yeni ufuklar açarlar.

Bu yazımda bunlardan birinden, yalnız Rize’nin değil tüm çevresinin de yaşantısına damga vuran Zihni Derin’den bahsedeceğim.

1880 yılında Muğla’da doğmuş bir ziraat mühendisidir o. Ziraatçidir, kalem efendisi, koltuk sevdalısı değil. Memleketin pek çok yerinde eğitimcilik, uzmanlık gibi görevlerde bulunur. Ama gönlü hep doğadadır, topraktadır. Gittiği her yerden tohum, fide, fidan toplayarak toprakla buluşturur.

Onun, ondan daha fazlasıyla Rize’nin hayatında çığır açan büyük buluşmanın tarihi 1923’tür. O tarihten başlayarak kendini çay bitkisine ve bu bitki vasıtasıyla bir yörenin makus talihini değiştirmeye adar. Batum’dan getirttiği çay fidanlarını Rize’deki küçük bir bahçeye diktiğinde  yıl 1923’tür.

O yıllarda Rize, Türkiye’nin en yoksul yerlerindendir. Arazi tümden kırıktır. Tarıma elverişli toprağı yoktur. Endüstriyel üretim sıfırdır. Küçük çaptaki balıkçılık dışında, bir gelir kaynağı da söz konusu değildir. Yöre halkı kapısındaki  üç yüz, dört-yüz metrekarelik alanlara mısır, karalahana ekmekte, dağda bayırda özgürce biten Allah vergisi otlarla ahırında bir-iki inek besleyebilmektedir.

Şimdi Rize’ye komşu Artvin’e ve onun diğer ilçelere göre toprak zengini sayılabilecek Ardanuç, Şavşat gibi ilçelerine bakalım.

Buralardaki insanlar da zengin değildir, bir eli yağda, bir eli balda bir hayat sürmüyorlardır belki; ancak Rize’yle kıyaslandığında milyoner sayılırlar. Her köyde yüzlerce büyükbaş hayvan, binlerce küçükbaş hayvan, kümeslerinde onlarca tavuğu vardır. Vatandaşlar tarlalarına, buğday, mısır ekmekte, bunlarla beslenmekte,  proteine kolay ulaşabilmektedirler. Çayırlarında kendiliğinden biten otlarla, kendi ürettikleri, samanla, mısır çalasıyla, neker denen taze meşe dallarıyla da çok sayıda hayvan beslemekte, bunları satarak nakit ihtiyacını karşılayabilmektedirler. Bugünkü ölçülerle o hayvan varlığının ne büyük bir mali kaynak oluşturacağını tahmin etmek zor olmasa gerek.

Tekrar Rize’ye dönelim. Bütün emeklerine rağmen Rize halkı onu milletvekilliğine layık görmese de Zihni Derin’in önderliğinde başlatılan çay tarımı 1946’dan sonra meyvelerini vermiş ve devletin de desteğiyle büyük bir alana yayılmış ve yöre halkının talihini tersine çevirmiştir.

Üretici çayını satarak para kazanmakta, çay toplayanların, çay fabrikalarında istihdam edilenlerin eline azımsanmayacak bir para geçmektedir. Bu sayede Rize dev adımlarla büyümeye, gelişmeye, zenginleşmeye başlar. Yalnız Rize’de yaşayanlar değil, Rize dışındakiler de zenginleşir, refaha ererler.

Rize’deki bu gelişimin çevresel etkilerinden Şavşat da nasibini aldı elbet. O günlere kadar Murgul Bakır madeninde çalışan birkaç yüz işçi, memur kadrolarında istihdam edilmiş üçbeş kişi dışında kimsenin devlete dayalı bir geliri yoktur Şavşat’ta. Rize’de çay tarımı gelişince yüzlerce hemşerimiz, mevsimlik olarak çay toplamak için, fabrikalarda tam zamanlı çalışmak için akın akın Rize’ye akmaya başladı. Oradan emekli oldu. Şavşat’ın ürettiği tarımsal ürünler, özellikle hayvan varlığı  için Rize, en büyük potansiyel alıcıydı. Adı tüm ülkede anılan Rize kavurmasında marifet Rizelilerin elinde değil, Şavşatlının ilaçsız, hormonsuz ürettiği hayvanlardaydı. 1960-1975 arasında Şavşat hayvan varlığı açısından Türkiye’nin parmakla gösterilecek yerlerindendi ve bunda Rize’nin alım gücünün payı çok fazlaydı.

Tarımsız, topraksız, yokluğa mahkum Rize, bugün Türkiye’nin en zengin illerinden biri. Ya Şavşat… Tam tersine yıllardan beri gerilemekte. Üretimden koparıldık, başkasının eline bakan, her şeyi marketten alan, ilçeye 50 kilometre uzaktaki köyde fırın arabası bekleyen insanlarız şimdi. Cebinde üçbeş kuruşu, birkaç kredi kartı var diye kapısındaki bostanı bile ekmiyor insanımız. Köyde oturan ama köylü olmayanlarız artık. Ölenle birlikte maaş kartı da ölüyor çoğu kez.

Çağlar boyunca kendine yetmek bir yana çevre illeri bile tarımsal üretimle besleyen Şavşat’ın bugünkü hali, vicdan sahiplerinin yürek yarasıdır.

İçinde bulunduğumuz bu ortamdan çıkmak da masaya bağlı, koltuğa yapışık kalem efendisi veterinerler, ziraat mühendisleriyle değil, toprağa, tohuma dost; vatan sevgisini davaya dönüştürmüş gerçek gönül erlerinin istihdamıyla mümkündür.

 

Facebook Hesabınızla Yorum Yapabilirsiniz

YORUMLAR

İlgili Terimler :

BENZER HABERLER

KÖŞE YAZARLARI

Tüm Yazarlar
TemaFabrika
Teknik Destek