GEL DE GÜVEN

GEL DE GÜVEN
Halk nedir, nasıl bir sosyal dokudur, ne kadar güvenilirdir?
*
Hemen her ülkede toplumun çoğunluğu ortanın altı kişilerden oluşur. Özellikle eğitim bakımından, gelir düzeyi bakımındandır bu sınıflama.
*
Sosyal dokusu bu olan bir yapı doğal olarak güçsüzdür. Ayakta durmakta, hayatta kalmakta zorlanır. Bu yüzdendir ki sığınacak bir yer, dayanacak birini arar.
*
Konu sığınmak, dayanmak olunca da bu bakımdan en garantili olana yani para. makam, güç bakımından en güçlü olanı tercih eder.
*
Ne var ki dünden bugüne, özellikle ülkemizin aydınları, halkın bu sosyal dokusunu en iyi bilmesi gerekenler bu konuda durmadan yanılgıya düşmüşlerdir.
*
Kahramana kim ihtiyaç duyar?
*
Zor durumda olanlar, kurtarılmaya muhtaç olanlar?
*
Dolayısıyla sanıldığının aksine çok kahramanı olan toplumlar, bahtı kara toplumlardır.
*
Böyle toplumlar gerek duydukları kahramanı önce yaratır sonra ona adeta taparlar.
*
Peki bu sevgi, bağlılık ne kadar güvenilirdir ve uzun ömürlüdür.
*
Tarihte pek çok kişi, toplum tarafından kahramanlaştırılmıştır. Bu aşırı ilginin büyüsüne kapılan kahramanlar, belki biraz da kibirlendiklerinden halkın kendilerini çok sevdiği; egemenlere asla yedirmeyeceği vehmine kapılmış, yazık ki daima yanılmışlardır.
*
Bir türlü doymayan filden kurtulmak için halkın gazına kanıp öne düşen ve Timur’un huzuruna vardığında arkasında kimseyi göremeyen Nasreddin Hoca’mızdır ilk yanılan; ama erken uyanan.
*
“Vatan Yahut Silistre” adlı tiyatro eseriyle İstanbul’u milli hislerle doldurup ayağa kaldıran vatan şairimiz Namık Kemal ise sürgüne gönderilirken halkın buna izin vermeyeceğini düşünmekteydi.
*
Ne var ki zaptiyeler arasında gemiye bindirildiğinde iskelede martılardan başka kimse yoktu.
*
Aynı kaderi ve yanılgıyı Mithat Paşa da yaşadı.
*
Çünkü halkın onlardan daha önemli dertleri vardı hep. Kör olası hanede evlad u ayal vardı. Dünya şirin, can azizdi. Hem ayakta dimdik duranlar varken düşmüşlere neden dayanacaklardı ki(!)
*
Ya halka “Odunu koysam seçtiririm “ diyecek, “İsterseniz hilafeti de getirirsiniz” diyecek kadar güvenen Adnan Menderes.
*
25 Mayıs 1960 tarihinde Eskişehir’de yaklaşık 200 bin kişinin coşkulu sevgisiyle sarhoştu. Ne var ki aynı menderes 28 Mayıs günü, bir manga asker arasında sürüklenirken yapayalnızdı ve arkasında o 200 bin kişiden kimse yoktu .
*
Daha yakın zamana gelelim.12 Mart ve özellikle 12 Eylül döneminin sol grup eylemcilerine, teorisyenlerine.
*
Onlar da: “Biz devrimci halk savaşını başlatacak öncü kuvvetleriz. Halk arkamızdan gelecek” diye düşünüyorlardı. Çünkü mitinglerine on binler katılmaktaydı.
*
Cuntanın insafsız balyozu kafalarına indiğinde arkalarında en yakınlarından başka kimse kalmmaıştı. O halk, onları “Bu da Komünistti” diyerek ihbar etmek ve yeni efendilerine yaranmak peşindeydi.
*
Bunu aşağılamak amacıyla söylemek istemiyorum, ama yazık ki bir realite ve sosyal bir statü var. Adı “HALK DALKAVUKLUĞU.”
*
Şimdi sizlere son model bir halk dalkavukluğu örneği vereceğim:
*
Hava sahamızı ihlal gerekçesiyle düşürülen Rus uçağının paraşütle atlayan pilotunu vuran Türkmen milis komutanı Alparslan Çelik’in hali.
*
Bu .zat, o günlerde özellikle sanal medyada bir halk kahramanıydı hatırlarsanız. Birçok facebook cengaverimiz, onunla birlikte Rus uçağını düşürmüşçesine coşkuluydu. Resimlerini paylaşıyor, onunla gurur duyuyorlardı.
*
Sonra bakın ne oldu?
*
İki gün önce İzmir’de restoranda gözaltına alınan Alparslan Çelik, çıkarıldığı mahkemece savaş silahı bulundurmaktan tutuklandı.(Yanında savaş silahı yoktu elbette. Fotoğraflardaki silahlı pozları vardı yalnızca.)
*
Bekledim biraz. Bekledim ki hepsi birer Alparslan olan kahramanlar, yeri göğü inletsinler. “Alparslan’ı yedirmeyiz!” diye eylem koysunlar, Başbakanlık, Ak-Saray, Adalet Bakanlığı, cezaevi, mahkeme önünde gösteriler yapsınlar.
*
Bırakın meydanlara çıkmayı, facebook aleminde bile sahip çıkmadılar o kahraman kurtlarına. Adam bir anda “YALNIZ KURT” oluverdi
*
Şaşırdım mı? Asla. Bu toplumun bunu yapamayacağını, bugün kahraman yaptığını , yarın yarı yolda bırakacağınızı biliyordum. Bu filmi çok izlemiştim çünkü…
*.
Kişisel olarak sık sık tehlikeli sularda kulaç attığımın farkındayım elbet. Bugün sanal alemde, gerçek alemde yazdıklarımla, söylediklerimle mutlu olan, rahatlayan; “ Vay be hoca ne giydirmiş yine. Helal olsun” deme cesaretini(!) gösteren hayli arkadaşım var. Çevremin bir bölümü ise olan bitenlerden ötürü, benden daha sert, daha öfkeli olsa da bırakın yazıyı, sözlü tepki koymayı; okuduğu yazıya beğeni koyacak cesaretten bile yoksun.
*
Yarın -olur ya- başımın sıkıntıya girmesi durumunda, çevremdekilerin birçoğunun.” O da çok ileri gidiyordu canım. Bu kadar kaşınmasaydı.” diyeceğinin de farkındayım.
*
Farkındasın madem, o zaman neden yazıyorsun be adam, diyeceksiniz belki.
*
Onlar için yazmıyorum ki ben. Kahramanlık, şövalyelik gibi bir derdim olmadı hiç. Para-pul, makam için de yazmıyorum. Görevim olarak, sorumluluğum olarak gördüğüm bir iş yapıyorum o kadar. Gücüm yetinceye kadar da devam edeceğim.
*
Haaa bu arada “Öl de ölelim. Dik dur eğilme,bu millet seninle…!” naralarıyla gaza gelenlere de naçizane bir önerim var.
*
Yeter ki düşmeyegörsünler.Kıçlarında önce o gazcıların tekmelerini bulacaklarından emin olsunlar.
Facebook Hesabınızla Yorum Yapabilirsiniz
YORUMLAR
BENZER HABERLER
KÖŞE YAZARLARI
Tüm Yazarlar