DÜĞÜNDE DÜĞÜMLENENLER

DÜĞÜNDE DÜĞÜMLENENLER
Son yıllarda taraflarından en azından biri anlı şanlı AK-siyasetçi çocuğu olan hayli gösterişli düğünlere sahne oldu yurdumuz. Bu düğünlerin en göze çarpan yanlarından biri de Osmanlı Hazine Dairesinden getirilmiş gibi bir köşede poz veren hediye sandıklarıydı.
*
Daha sonra her konu gibi bu konunun da daniskası bir siyasi büyüğümüz(!) zenginliğinin kaynağını açıklarken bu sandıklardan birini, oğlunun takı sandığını işaret etti.
*
14 Mayıs günü böyle bir düğüne daha tanık olduk. Birileri rahat etsin diye, hep kefeni boynunda gezen cesur adamlarımız kazara mevt olmasınlar da bizi öksüz komasınlar diye , yollarımızı ketiler devletlüler.
*
Ve memleketin bir bölümünde canlar gidiyor, cananların göz yaşı sel gibi akıp gidiyorken diğer yanda gösteriş, şatafat, israf ve haramla dolu bir dünyada birileri sandık doldurdular.
*
Ve ben o sandıkları her görüşte bir şeyleri sorguluyorum. Bize durmadan asr-ı saadetten kıssa anlatan deyyusların bir kez dahi dile getirmedikleri bir konu takılıyor kafama.
*
Tamam anladık. Din, sure, ayet, hadis sünnet var. İyi de bunlar yalnız garip gureba için mi var dümbelekler?
*
Bunlardan hayır yok biliyorum. Onların işi gücü fukaraya ayar verip zenginlerin rahatını sağlamak. Bir de kendi küçük nefslerini köreltmek.
*
Bu kez istemediğim sulara dalmak ve kulaç atmak zorunda kalıyorum. Bu kez de öyle yaptım. İslam’da hediye konusunda makam-hediye ilişkisini araştırdım biraz. Karşıma şunlar çıktı:
*
Allah Resulü (SAV), zekât toplama işinde birine görev verir. Bu zât görevden dönünce yanında getirdiklerini huzurda açıklar:
“Bunlar zekât olarak verilenler, bunlar da bana hediye edilenlerdir”
Bu sözleri duyan Hz. Muhammed öfkeyle minbere çıkar:
“Ben birini Allah’ın bana verdiği bir işte görevlendiriyorum. Adam görevden dönüyor;
‘Bunlar zekât olarak verilenler, bunlar da bana hediye edilenlerdir’ diyor.
Bu adam babasının veya anasının evinde otursaydı da, hediyesi ayağına gelseydi ya!
Vallahi sizden kim haksız bir şey alırsa mutlaka onu boynunda taşıyarak, haşrolacaktır…
Şayet aldığı şey deve ve sığır ise böğürerek, koyun ise meleyerek kıyamet gününde Allah’ın huzuruna gelecektir”
Sonra da ellerini kaldırdı ve: “Allah’ım tebliğ ettim mi?” diye üç defa tekrar etti. (Ebu Davud, Haraç 11)( Aslı bozulmadan kısaltılmış ,sadeleştirilmiştir)
*
Eğer bunu hadis olarak kabul ediyor ve inancımıza esas alıyorsak hüküm nettir:
Bir yüksek makamda çalışırken, makamımızdan ötürü şahsımıza verilen hediyeler, haksız
kazançtır.
Yani verilen hediyeler bize, kendi şahsımızdan dolayı değil de, içinde bulunduğumuz konumdan dolayı veriliyordur. Bu hediyeler sizden daha muhtaç, dolayısıyla daha layık olan bir garibana değil de size veriliyorsa eğer, kara kaşınız, gözünüz için değildir. Gizli bir çıkar beklentisi nedeniyle veriliyordur.
*
O zaman bir hediye alırken esas alınacak ölçü şudur:
Hadiste açıklandığı gibi:
Eğer sıradan bir yurttaş olsaydık, o makamı temsil etmeseydik bu hediyeler bize yine de verilecek miydi?
*
Soruyu, hazine sandıklarının gölgesinde cevaplayalım. Kesinlikle “HAYIR” dır.
*
Yani o sandıklarda birikenler size değil koltuğa hürmeten, makama hürmeten verilmiştir. Samimi bir sevginin değil riyakar niyetlerin nişanesidir.
O sandıklardakiler, hazinenin olmalıdır ve size haramdır.
*
VE SON SÖZÜ BİR HADİS SÖYLESİN:
“Bir ümmet, hediye adı altında kendisine verilen bir şeyi haram olduğu halde helal görmeye başladığı zaman, bu onların helaki demektir.” (Deylemi, Sünen, 1/334)
O SANDIKLARA SIĞMAZ AMA BU DA DÜĞÜN HEDİYEMİZ OLSUN
CANIMA DEĞSİN
Bariyerle tüm yolları keseriz
Dostun işi zordur canıma değsin
Keyfimize dokunmayın küseriz
Her günümüz kârdır canıma değsin
Altın olmuş havuzlara dolmuşuz
Tüm kazları münasipçe yolmuşuz
Biz cenneti bu alemde bulmuşuz
Dünya bize yardır canıma değsin
Vatandaşın çoğu bakar kör iken
Ölmek zor geliyor mezar dar iken
Sandıklar dolusu altın biriken
Toylarımız vardır canıma değsin
Hep daha çoğunu eyleriz niyaz
Vatandaş uyurken ne götürsek az
İSYANÎ’nin sözü sivrisinek saz
Çoğunluk hıyardır canıma değsin
Facebook Hesabınızla Yorum Yapabilirsiniz
YORUMLAR